Doğal dünyada, filler, maymunlar, köpekler ve yunuslar gibi birçok hayvan türü, sevdikleri bir arkadaşlarını veya yavrularını kaybettiklerinde açıkça yas tuttukları gözlemlenmiştir. Bu gözlemler, hayvanların ölüm kavramını anlayıp anlamadıkları ve insanlar gibi yas tutup tutmadıkları hakkında önemli soruları gündeme getirir.
Araştırmalar, bazı hayvan türlerinin, özellikle de sosyal yapıları gelişmiş olanların, ölen arkadaşlarının veya aile üyelerinin yanında uzun süre beklediklerini, bazen hüzünlü davranışlar sergilediklerini ve hatta ölü bedenleriyle etkileşime geçtiklerini göstermiştir. Bu davranışlar, hayvanların ölümün kalıcılığını anladıklarını ve yas tutma sürecine benzer bir şekilde davrandıklarını düşündürmektedir.
Ancak, bu konuda bir tartışma da bulunmaktadır: Hayvanların davranışlarını yorumlarken insan merkezli bir bakış açısıyla yanılgıya düşme riski vardır. Bazı bilim insanları, hayvanların davranışlarını yas tutma olarak yorumlamanın, onların gerçek duygusal yaşamlarını anlamamızda bizi yanıltabileceğini öne sürerler.
Yine de, fillerin, maymunların, köpeklerin ve yunusların yanı sıra diğer hayvan türlerinin, yakın bağları olan bireylerin ölümlerine verdiği tepkiler, bu canlıların sosyal ve duygusal dünyalarının zenginliğine işaret eder ve bizim onlar hakkındaki anlayışımızı derinleştirir. Bu tür gözlemler, hayvanların duygusal yaşamlarını ve ölümle olan ilişkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Hayvanlar Ölen Yoldaşları için Yas Tutar mı?
Bu soru, hayvanların ölümle olan ilişkisini anlamamız açısından son derece kritiktir. Yüzyıllar boyunca, Pisagorcular gibi bazı düşünürler, hayvanların insanlarla benzer duygusal deneyimlere sahip olduğuna inanmışlardır. Evrimin Babası olarak bilinen Darwin, “İnsanın Türeyişi ve Cinsiyete Göre Seçilim” adlı eserinde, “daha basit organizmalı hayvanların bile insanlar gibi zevk, acı, mutluluk ve sefalet hissedebildiğini” ifade etmiştir.
Modern araştırmalar, hayvanların aşk, korku, mutluluk, üzüntü, kırgınlık, kıskançlık, öfke gibi çok çeşitli duyguları hissedebildiklerini göstermektedir. Bu kanıtlar ışığında, memeliler arasında, özellikle anneler ve yavruları arasında, ölüm karşısında gerçek bir yas sürecinin yaşandığı gözlemlenmiştir. Bilim insanları, çoğu memelinin ve bazı kuş türlerinin, sosyal bağlar kurduğuna ve bu bağların bir üyesini kaybettiklerinde, bu durumdan duygusal olarak etkilendiklerine inanmaktadırlar.
Bu bağlamda, hayvanların ölüm karşısındaki tepkileri, onların duygusal ve sosyal varlıklar olarak karmaşıklıklarını ve zenginliklerini ortaya koyar. Böylece, hayvanların yas tutma kapasitesi, onların insanlarla ortak duygusal deneyimleri paylaştıklarını gösteren önemli bir göstergedir.
Yasları İnsana Benzer mi?
Hayvanların ‘insanlar gibi yas tuttuğunu’ iddia etmek gerçekten de iddialı bir ifadedir. Hayvan davranışçıları ve antropologlar, hayvanların sevdiklerinin ölümü üzerine üzüntü hissettikleri konusunda genellikle hemfikirdirler. Özellikle, şempanzeler gibi primatlarda, grup üyelerinin birinin ölümü üzerine yas tuttuklarına dair gözlemler sıklıkla rapor edilmiştir. Bu hayvanların bazıları, grubun bir üyesi öldüğünde yemek yemeyi bırakır, etkinliklerinden çekilir ve önceden oyunbaz ve aktif kişilikleri bilinirken, tamamen sessizleşirler. Bu hayvanlar, ayrıca ölen bireye uzun süreler bakar ve hatta onları canlandırmaya çalışır, bu da insanlardaki yas sürecinin benzeri bir davranış olabilir.
Yas Tuttuklarından Gerçekten Nasıl Emin Olabiliriz?
Tanınmış primatolog Frans de Waal tarafından gözlemlenen bir olay, hayvan yasını daha net bir şekilde gösteriyor. Bir babun annesi, yavrusunu yırtıcı bir hayvana kaptırır ve haftalar sonra, kaybettiği yerde bir yas belirtisi olarak dolaşır, ardından yüksek bir yere tırmanır ve yavrusu için adeta feryat eder. Bu davranış, annenin olayı hatırladığını ve derin bir üzüntü hissettiğini gösteren güçlü bir kanıttır.
Bu anlatımlar, hayvanların da karmaşık duygusal varlıklar olduğunu ve yas tutma süreçlerinin, kendi türlerine özgü yollarla, insanlarınkinden farklı olmasına rağmen, benzer duygusal süreçleri içerdiğini gösterir.
İlgili İçerik
Kaplumbağa Kabuğu Olmadan Yaşayabilir mi?Ölümün Kalıcı Olduğunu Fark Ediyorlar mı?
Frans de Waal’a göre, primatlar ölümün kalıcılığını/geri dönülmezliğini anlarlar. Bir bireyin ölümüyle, onun artık hareket etmediğini, sallanmadığını veya herhangi bir etkileşimde bulunmadığını fark ederler. Bu anlayışı desteklemek için de Waal, bonobolar ile ilgili bir örnek verir. Araştırmasında, bonoboların bir yılanı öldürdükten sonra, yılanın artık zararsız olduğunu ve onlara tehdit oluşturmadığını anladıklarını, bunun üzerine yılanla oynadıklarını gözlemlemiştir. Bu, bonoboların ölümün kalıcı etkisini kavradıklarını gösterir.
Bazı Hayvanlar Ölen Arkadaşları İçin Mezar Kazıyor mu?
İnsanlar, kültürlerinin bir parçası olarak ölen bireyler için mezar kazma geleneğine sahiptir, ve bu geleneğin kökleri Homo Naledi’ye kadar uzanır. Ancak, hayvanlar için bu durum farklıdır. Hayvanlar, genellikle ölü arkadaşlarını korumak için üstlerini yaprak veya dal gibi materyallerle örterler, fakat bu, insanların ölülerini gömmek için yaptıkları kasıtlı mezar kazma eylemi gibi değildir. Bu davranış, daha ziyade bir savunma mekanizması olarak, yırtıcıları ve leşçilleri uzak tutmak amacıyla gerçekleşir ve insanların ölülerini gömme pratiğinden çok daha basit ve instinktife dayalıdır. Bu, hayvanların ölümle ilişkilerinin, insana özgü ritüeller kadar karmaşık olmadığını gösterir, ancak yine de kendi içinde bir anlayış ve tepki süreci barındırır.
Hayvanlar Diğer Türlerin Ölümüne Yas Tutuyor mu?
Bu gerçekten büyüleyici bir konu, çünkü hayvanların kendi türleri dışındaki canlılar için yas tuttuklarına dair birçok vak’a mevcut. Bu tür vak’alar resmi olarak incelenmekte ve belgelenmektedir. Örneğin, Berlin Hayvanat Bahçesi’nde yaşanan ve geniş çapta ilgi çeken bir olay, Muschi adındaki kedi ile Mauschen adındaki ayı arasındaki dostluğu içeriyordu. Bu iki hayvan arasındaki bağ o kadar güçlüydü ki, ayının ölümü üzerine kedi, arkadaşının yaşadığı alandan ayrılmayı reddetti ve kederini gösteren miyavlamalarla ifade etti.
Hayvanların ‘ölüler için yas tutması’ konusu her ne kadar tartışmalı olsa da, doğada bunun çokça örneğine rastlamak mümkündür. Şempanzeler, kediler, kargalar gibi farklı türlerin yas tutma davranışları, bu duygusal sürecin sadece insanlara özgü olmadığını göstermektedir. Hayvan davranışları üzerine çalışan uzmanlar, primatologlar, antropologlar ve biyologlar, hayvanların yas tutma biçimlerini, nedenlerini ve bu süreçlerin derinliklerini anlamak için kapsamlı çalışmalar yürütmektedirler.
Bu araştırmalar sayesinde, yeryüzündeki karmaşık canlılar hakkında, onlarla paylaştığımız bu gezegenin daha derin bir anlayışını geliştirme yolunda ilerlemekteyiz. Bu, hem hayvanların duygusal yaşamlarına yönelik empatimizi artırabilir hem de insan-hayvan ilişkilerine dair geniş bir perspektif sunabilir.